Boğaz Hattı

Suya Yansıyan Istanbul

Rehber
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay


Tarihi İstanbul’un merkezi olan Tarihi Yarımada Marmara Denizi, Boğaz ve Haliç’le çevrili bir alandır. Yenikapı’da metro inşaatı sırasında yürütülen kazılarda kentin tarih öncesi dönemine ışık tutan, heyecan verici bulgulara ulaşılmıştır. Kentin daha çok bilinen tarihi İ.Ö. 6. yüzyılda kurulan Yunan kolonisi Byzantion ile başlamaktadır. Byzantion Roma egemenliğine girdikten sonra sınırları iki kez büyütülmüştür. 5. yüzyılda gündeme gelen ikinci genişlemenin izleri 7 km uzunluğundaki Kara Surları ile hala görülebilmektedir. Kentin Marmara ve Haliç kıyıları da surlarla korunmaktaydı. İmparator Konstantin tarafından adı değiştirilen ve Constantinopolis olarak anılmaya başlanan kentin kuzeyindeki Galata ise Ortaçağ’da Cenovalılar tarafından kurulmuş, surlarla çevrili bir yerleşmedir.

Osmanlı döneminde kent antik dönem sınırlarının dışına taşarak gelişti. Eyüp ve Üsküdar bu sır dışı yerleşmelerin en önemlileridir. Boğaz kıyılarında yazlık evlerin yer aldığı köyler oluşmuştur. 20. yüzyılda nüfus artışı, ulaşım ağları tarihi kentin biçimini ve ölçeğini etkilemiş; Boğaz köylerinin kırsal karakteri değişmiştir.

Haliç ve Boğaz’a yapılacak gezide kentin Bizans ve Osmanlı dönemine ait önemli kentsel öğeler görülecektir. Haliç girişinde başlayacak olan ilk bölümde Eyüp’e kadar uzanılacaktır. Günümüzde Haliç’in güney kıyısı boyunca Ayvansaray’a kadar uzanan Surların ancak bir bölümü görülebilmektedir. 19. yüzyıldaki yapılaşma dolayısıyla yer yer yıkılmış veya önüne yeni binalar gelmiştir.

Galata ve Tersane Haliç’in kuzey yakasında yer almaktadır. Galata Surlarının büyük bir kısmı hala ayaktadır. En büyük kule olan Galata Kulesi Haliç’in Beyoğlu siluetine hakim bir konumdadır. Haliç üzerine yapılan metro köprüsü Galata Surlarının dışından geçmektedir. Haliç Tersanesi Akdeniz’de etkin bir güç olan Osmanlı donanmasını destekleyen önemli bir sanayi kuruluşuydu. Yakın tarihlere kadar etkinliğini sürdüren bu önemli tesisin bir kısmı Sanayi Müzesi’ne çevrilmiştir.

Osmanlı döneminde gelişen Eyüp, Haliç’in önemli bir yerleşmesidir. Hz. Muhammed’le bağlantısı dolayısıyla Osmanlılar Eyüp El Ensari’nin mezarının bulunduğu semte saygı göstermişlerdir. Fetih sonrasında Hz. Eyüp’ün mezarının bulunması, üzerine bir türbe, yanına cami, medrese, imaret, hamam yapılması, burada bir çekim gücü yaratmıştır. Kutsal addedilen yörede mahalleler gelişmiştir. Çok sayıda üst düzey kişinin buraya gömülmesi sonucu, anıtsal türbeler yapılmış, büyük mezarlık alanları oluşmuştur. Canlılığını sürdüren Eyüp, saygıyla ziyaret edilen ve özenle bakılan bir semttir.

Boğazın Asya yakasında bulunan Üsküdar’da Bizans Çağında yerleşim bulunuyordu. 15. yüzyıldan sonra birçok külliyenin yapılmasıyla semt hızla büyüdü. Üsküdar meydanı Avrupa’dan Asya’ya geçenler için önemli bir bağlantı noktası idi. Anadolu’ya, hacca gidecek olan kervanlar buradan kalkıyordu. Canlı atmosferini hala koruyan Üsküdar son yıllarda Boğaz altından geçen metro bağlantısıyla Avrupa’ya bağlanmıştır.

Boğaz’daki küçük köyler İstanbullular için çekici sayfiye alanlarıydı. Kıyılar boyunca yapılan ahşap yalılar, serin rüzgar alan mekanları ve güzel manzaraları ile rahat bir yaşam sunuyorlardı. Avrupa kıyısındaki Arnavutköy’de Bizans döneminde bir manastır olduğu bilinmektedir. Osmanlı döneminde bir balıkçı köyü olarak kimliğini sürdüren yerleşme, 19. yüzyılda geçirdiği bir yangın sonrasında yeni bir plan üzerine tekrar inşa edilmiştir. Değerli ahşap evleriyle dikkati çeken köy koruma altındadır.