Galata - Beyoğlu

Yüzyıllar Boyunca Çok Katmanlı Galata Kent Dokusu

Rehber
Dr. H. Sercan Sağlam


İstanbul'un önemli semtlerinden biri olan Galata'da Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinin tamamında kayda değer imar hareketleri yaşanmış ve hem kentsel, hem de mimari ölçekte özgün bir tabakalanma meydana gelmiştir. Bu çok katmanlı kent dokusunu gözlemlemek halen mümkündür. Bulunduğu semte adını vermiş Tophane, Galata Surları'nın 1445 civarı inşa edilmiş bir kısmının hemen karşısına II. Mehmet tarafından yaptırılmıştır (1). Buranın devamında bir kiliseler bölgesi bulunmaktadır. Birbirine yakın şekilde konumlanan ve semtin çok uluslu yapısını yansıtan Ermeni ve Rum kiliseleri 19-20. yüzyıllarda yeniden inşa edilmiş olmalarına karşın aynı konumdaki ilk inşa tarihleri Galata'nın Ceneviz dönemine kadar uzanmaktadır (2). St. Benoît de esasında bir Geç Bizans kilisesi olup 1427'de Benedikten idaresine geçmiş ve yüzyıllar içerisinde özellikle de yangınlar sebebiyle çokça onarım görmüştür. Kilisenin bahçesinde 14. yüzyıl ortalarına tarihlenen bir Ceneviz kulesi bulunmaktadır (3). Benzer şekilde Yeraltı Camii de aslında bir Erken Bizans kalesi olup hem Ceneviz, hem de Osmanlı dönemlerinde mimari ve fonksiyonel olarak ciddi değişimler geçirmiştir (4). Galata'nın Klasik Osmanlı döneminde ticari kalbini oluşturan Rüstem Paşa Kervansarayı ve Bedesten ise konum itibariyle Ceneviz, hatta Bizans döneminden birtakım kaybolmuş anıtlar ile çakışmaktadır (5). Arap Camii hiç şüphesiz Galata'nın çok katmanlı yapısını en iyi yansıtan yapı olup konumu ve mimarisi itibariyle Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerini adeta iç içe geçmiş zengin bir şekilde ortaya koymaktadır (6). Galata'nın Ceneviz dönemindeki idari merkezi olan halk sarayı (Palazzo Comunale) 1316'da inşa edilmiştir. 19. yüzyıl ortalarında gördüğü yıkım ve değişimler sonucu ise Bereket Han olmuştur (7). Galata Surları'ndan geriye kalan belki de en iyi korunmuş kısım Ss. Pietro ve Paolo Kilisesi'nin arkasında bulunmaktadır. 14. yüzyıl ortalarında inşa edilmiş bu kısım, iki adet yarım daire biçimli ve yüksekçe kule ile bunları kuşatan duvarlardan oluşmaktadır (8). Osmanlı döneminde özellikle de üst bölümleri defalarca restore edilmiş Galata Kulesi ilk olarak 1348'de Cenevizliler tarafından inşa edilmiştir (9). Zamanla modern kent dokusu içerisinde kalarak unutulmuş Galata Surları'ndan çeşitli parçalara ise neredeyse her yerde rastlanmaktadır (4-5, 5-6).


Osmanlı Başkentinin Batılı Yüzü
Beyoğlu / PERA

Rehber
Ebru Şevkin


Galata surlarının dışında yer alan, üzüm bağları ve meyve bahçeleri ile kaplı Pera bölgesi 18. Yüzyılın ortalarından itibaren yapılaşmaya başlamıştır. Bu dönemde Batı ile artan yakın ilişkilere paralel olarak bölge Osmanlı başkentinin batılı yüzü haline gelmiş ve Haliç’in kuzeyinde yer alan Suriçi bölgesinden oldukça farklı bir kentsel karakter benimsemiştir. Bölgenin çoğunluğu yabancı olan sakinlerinin evleri, elçilik binaları, oteller, tiyatrolar, kafeler, Avrupa’dan gelen çok çeşitli ürünleri satan dükkanlar, ofisler ve kiliseler yoğunlukla Grande Rue de Pera, bugünkü adıyla İstiklal Caddesi, etrafında sıralanmıştır. Bu dönemde inşa edilen yapılar bölgenin Avrupai karakterine uygun olarak çoğunlukla Neoklasik ya da eklektik üsluptadır. Cumhuriyet döneminde tasarlanan Taksim Meydanı ve Cumhuriyet Anıtı bölgeye yeni bir önem ekler. Meydan resmi törenlerin de yapıldığı şehrin en önemli kamusal alanlarından biri halini alır.

1. Altıncı Daire-i Belediye

Süregelen modernleşme çabalarının bir parçası olarak İstanbul şehri için ilk belediye organizasyonun kurulmasına 1856 yılında karar verilmiştir. Bu karara göre şehir on dört idari bölgeye ayrılır ve çoğunlukla şehrin varlıklı yabancı nüfusunu barındıran bölgeler olan Galata, Beyoğlu ve Tophane’den oluşan Altıncı Bölge pilot alan olarak belirlenir. Altıncı Daire-i Belediye ismini alan ilk belediye binası da Beyoğlu’nda inşa edilir. Giovanni Battista Barborini tarafından Neoklasik mimari üslupta tasarlanan yapı 1879-1883 tarihleri arasında inşa edilmiştir.

2. Tünel ve Metro Han

Bir yeraltı füniküler sistemi olan Tünel Galata ve Karaköy’ü birbirine bağlar. Fransız mühendis Eugéne-Henri Gavand tarafından tasarlanıp inşa edilen tünel 1875 yılında dünyanın ikinci yeraltı ulaşım sistemi olarak kullanıma açılmıştır. Giriş üzerinde yer alan yedi katlı çelik iskeletli Neoklasik yapı 1913 yılında inşa edilmiş; üzerinde yer alan iki kat 1930’larda eklenmiştir.

3. Sent Antuan Kilisesi

Kilise bölgede yaşayan Ceneviz ve Venedik cemaatleri adına inşa edilmiştir. Yapının Venedik Neogotiği olarak adlandırılabilecek mimari üslubu bu coğrafyaya referans verir. İtalyan Mimar Guilo Mongeri tarafından tasarlanan yapı Beyoğlu’nun ilk betonarme yapılarından biri olarak 1906-1912 yılları arasında inşa edilmiştir. Kilise ile beraber tasarlanan apartman bloğu kilise için gelir sağlamaktadır.

4. Avrupa Pasajı

Üzeri örtülü sokaklardan oluşan çarşılar İstanbul dokusunda uzun zamandan beri mevcut olmasına karşın, 19.yy’da Beyoğlu’nda yapılan pasajlar hem cam üst örtüleri hem de bütünündeki mimari dil ile yeni bir mimari tarzı temsil eder. Avrupa Pasajı, diğer adıyla Aynalı Pasaj, 1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangınında yok olan Naum Tiyatrosu yerine 1874 yılında inşa edilmiştir. Neorönesans mimari üslubuna sahip yapı üzeri örtülü bir koridor etrafına sıralanan dükkanlardan oluşur.

5. Çiçek Pasajı

Banker Christaki Zografos tarafından yaptırılan pasaj Cleanthe Zanno tarafından tasarlanmış ve 1874-1876 yılları arasında inşa edilmiştir. Eklektik bir mimari üslubu olan yapı Neoklasik ve Barok elemanlar barındırır.

6. Aya Triada Kilisesi

Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi Vasaliki Ioannidis tarafından tasarlanmış; yapının inşaatı 1880 yılında tamamlanmıştır. Kilise haç planlıdır. Planın kesişim noktasında bir kubbe, kubbenin iki yanında da çan kuleleri yer alır. Yapının üslubu Bizans, Neoklasik, Rönesans ve Barok mimari ögeler barındırır.

7. Taksim Meydanı

Meydan ismini Sultan III. Ahmet dönemine tarihlenen ve Galata ve Pera’ya su dağıtan “maksem” isimli yapıdan alır. Meydan Cumhuriyet Dönemi’nde 1920’li yıllarda tasarlanmıştır. Meydanın orta noktasında yer alan anıt İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya, peyzaj tasarımı ise Gulio Mongeri’ye aittir. 1928 yılına tarihlenen anıt Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu temsil eder.

8. Gezi Parkı

1930’lu yıllarda Fransız şehir plancısı Henri Prost İstanbul’un planlanmasından sorumlu kişi olarak göreve gelir. Prost’un Taksim için ilk büyük projelerinden biri bölgede bulunan askeri kışlanın yıkılması ile bu alanda kamusal bir gezi yolu oluşturmaktır. Modern bir park ve yaya yolundan oluşan bu yeşil alan ismini İsmet İnönü’den alarak İnönü Gezisi olarak adlandırılır. Yine bölgede yapılan Maçka Parkı, futbol stadyumu ve açık hava tiyatrosu Gezi Parkı ile beraber tasarlanan projelerdendir.

9. Taşkışla

Yapı Sultan Abdülmecit döneminde Osmanlı ordusu için tıp okulu olarak tasarlanmıştır. Ancak yapımı sırasında planlar değiştirilmiş, askeri kışlaya dönüşen yapının inşaatı 1853 yılında tamamlanmıştır. İngiliz mimar William James Smith tarafından tasarlanan yapı Neorönesans üslubundadır. 1940’lı yıllarda Emin Onat ve Paul Bonatz tarafından restore edilen yapı, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne tahsis edilmiştir.